Geceleri uykusuzluk çekenlerin,geceyle aralarının bozuk olduğunu sananlar yanılırlar, onlar gündüzle sorunlarını çözmemiş insanlardır.
Çünkü eşlerimiz kimliğimizi ele veren ciddi ipuçlarıdır.
Aşk azapların en eşsizi, sevinçlerin en derinidir.
Çok gençken herkesi, her şeyi, hatta dünyayı değiştirebileceğimizi
sanırız. Nasılsa hiç yaşlanmayacak, hiç ölmeyecek ve sonsuza
ulaşacağızdır. Oysa duvarda tek bir tuğla olduğumuzu ve ancak “iyi bir
tuğla” olmayı başarmakla yükümlü olduğumuzu görürüz bir gün.
Kendi hayatını düşünmeyi bırakırsan, yaşamın boyunca hep başkaları için yaşarsın ve herkes buna alışır.
Aşk, insana kalbinin yerini öğretiyor.
Küçük çocuklar, annelerinin öptüğü yaraların iyileşeceğine nasıl
inanırlarsa, birbirine aşık insanlar da, küçük bir öpücüğün bulutları
yok etme gücüne inanırlar. Ve her şey, inanmakla başlar.
Gerçeklerle çabucak kırılan yüreğimi düşlerinle sevince boğmayı nasıl da bildin ve hep başardın sen!
Bir insanı ne kadar çok sevsem, ne kadar yakını olsam da, onun kendi alanına girmemem gerektiğini unutmuşum.
Dostluk, aşk, sevgi, insanlık, eşitlik, vefa, sağduyu, affetmek,
hoşgörü, özgürlük, güvenmek, inanmak, adil olmak, aklın yolları... Hepsi, hepsi kullanımdan kalkmış veya tamamen içerik değiştirmiş,
üstelik ciddiye alınması toplumsal yasalarla yasaklanmış kavramlardı
artık.
O bana acıyarak, koruyarak bakmadı hiç. Onun bakışlarında hep,
‘yanında olacağım, seni anlayacağım, ama sana ait olmayacağım’
altyazıları okudum ben.
Herkesin yaşamında çıplak günler vardır; savunmasız, iddiasız,
direnmesiz, gösterişsiz, öylece.Yalın ve kendi halinde. İçine kimsenin
kabul edilmediği, alınmadığı, hani o ‘en yakınlar’ın bile.
Sizi hiç tanımayan birini sık sık düşünüp, onu merak ettiğiniz oldu
mu? Ben böyle tuhaf saplantıları olanları anlamazdım doğrusu. Bunu
çocuksu bulduğumu da itiraf etmeliyim.
Yetişkin olmaktan vazgeçiyorum. Yoruldum yetişkinliğin kurutulmuş
pınarlarında, koşullu sevinç avcılığı yapmaktan. Aşk cimrisi, aşk kabızı
insanlarla birarada yaşamaktan.
Hep güçlü olmak zorunda kalmamız ne yorucu.
İnsanın eli kitaba her dokunuşta, kitaptaki sevgi ve derin özlem
sözcükleri ısıya dönüşerek, tene fiziksel olarak değer, buram buram
yayılır.
Bazen hayat sahnesindeki bir oyuncunun oyunu terk etmesi bütün eseri nasıl da altüst edebiliyor.'Her ölüm, erkendir, 'diyen şair haklıydı.
Onu ilk kez gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.
Kaçış, en çok sevilenin karşı kıyısına geçmektir kimi zaman.
Biliyor musun çıtır çıtır kırdılar beni. Artık ne olursam olayım,
asla eski ben olamayacağım. Gördüğü kötülüklerden sonra, eskisi gibi
bakamayacak kadar değişti gözlerim. Tenimin dokusu değişti. Ve asıl
tuhafı, ellerim yaşlandı bak.
Ne istemediğini bilmek çok kolay, fakat ne istediğini bilmek çok güçtür.
Yorumlar
Yorum Gönder