Şiir her şeyi anlatma özgürlüğünü kullanmalıdır diyorum. Bireyci şair için de doğru bu, toplumcu şair için de.
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti çünkü iki kişiydik.
Adresim oldun benim. Biliyorsun bunu değil mi? Alınyazım oldun. Korka korka çaldım kapını. Ne yapayım sevdim seni... Sensin artık ne varsa...
Akıla gelen, başa gelir diyorlar ya, yalan! Öyle olsa, milyonlarca sen düşerdi başıma.
Küfür diyorum, bir saldırmama eylemidir.
Aşklar da bakım istiyor, öğrenemedin gitti...
Ben nerede bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım. Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu. Bir bunun için yaptım...
Bir çeşmeye koşar gibi koşuyorum sana. Anlasana!
Göz göze gelebilirseniz, ipi kopmuş bir uçurtma, hızla uzaklaşır bakışlarından.
Güzelsin sevgilim. Ama çok yakından...
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Her ölüm erken ölümdür.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka, keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
Kehanet adlı kısacık bir şiir buldum. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!
Kuşlar toplanmış göçüyorlar; keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum...
Niye mi koşarsın böyle ufka doğru. Pir Sultan mı ısmarladı seni, Kızılırmak'tan öte Sivas'a doğru.
Önce öp sonra doğur beni...
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, arkasından uykunuz.. Sonra ne sevdiğiniz gelir geri, ne de uykunuz..
Öyle bir sihirbazdın ki; beni bile kaybettin.
Özgürlüğün geldiği gün, o gün ölmek yasak!
Saat 12'den sonra her içki şaraptır.
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük...
Senin bir havan var beni asıl saran o. Onunla daha bir değere biniyor soluk almak.
Şurda 'senin gözlerindeki o bakımsız mavi'; güzel laflı İstanbullular...
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor, nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini...
Yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım, bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü; Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez.
İkide bir elini başına götürüp rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun.
Yaşayanlar seven sevene dünyada, biz öldüğümüzle kalmıştık.
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.. Yıkadılar aldılar götürdüler, babamdan ummazdım bunu kör oldum!
İki kişiyi birden severdim, karnemde sevinç bir aşk iki.
Ben nerde bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım.. Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu! Bir bunun için yaptım!
Garson şarap getir, garsonun hali harap.
Ey alınyazısı uzmanı, Suretlerle doldurursun yazını.
Kim istemez ki mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?
Ölüm mü, bir gölün dibinde durgun uykudasın. Denizler? Tanrılar karıştırır durur denizleri...
Yürüyor muyduk, Yoksa bir doğa parçasının Altını mı çizdiriyorlardı bize?
Biz hepimiz yeni kalmak istedik. Bizim için yenilik, öbür öğelerden baskın bir öğe oldu hep.
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti çünkü iki kişiydik.
Adresim oldun benim. Biliyorsun bunu değil mi? Alınyazım oldun. Korka korka çaldım kapını. Ne yapayım sevdim seni... Sensin artık ne varsa...
Akıla gelen, başa gelir diyorlar ya, yalan! Öyle olsa, milyonlarca sen düşerdi başıma.
Küfür diyorum, bir saldırmama eylemidir.
Aşklar da bakım istiyor, öğrenemedin gitti...
Ben nerede bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım. Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu. Bir bunun için yaptım...
Bir çeşmeye koşar gibi koşuyorum sana. Anlasana!
Göz göze gelebilirseniz, ipi kopmuş bir uçurtma, hızla uzaklaşır bakışlarından.
Güzelsin sevgilim. Ama çok yakından...
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Her ölüm erken ölümdür.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka, keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
Kehanet adlı kısacık bir şiir buldum. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!
Kuşlar toplanmış göçüyorlar; keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum...
Niye mi koşarsın böyle ufka doğru. Pir Sultan mı ısmarladı seni, Kızılırmak'tan öte Sivas'a doğru.
Önce öp sonra doğur beni...
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, arkasından uykunuz.. Sonra ne sevdiğiniz gelir geri, ne de uykunuz..
Öyle bir sihirbazdın ki; beni bile kaybettin.
Özgürlüğün geldiği gün, o gün ölmek yasak!
Saat 12'den sonra her içki şaraptır.
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük...
Senin bir havan var beni asıl saran o. Onunla daha bir değere biniyor soluk almak.
Şurda 'senin gözlerindeki o bakımsız mavi'; güzel laflı İstanbullular...
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor, nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini...
Yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım, bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü; Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez.
İkide bir elini başına götürüp rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun.
Yaşayanlar seven sevene dünyada, biz öldüğümüzle kalmıştık.
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.. Yıkadılar aldılar götürdüler, babamdan ummazdım bunu kör oldum!
İki kişiyi birden severdim, karnemde sevinç bir aşk iki.
Ben nerde bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım.. Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu! Bir bunun için yaptım!
Garson şarap getir, garsonun hali harap.
Ey alınyazısı uzmanı, Suretlerle doldurursun yazını.
Kim istemez ki mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?
Ölüm mü, bir gölün dibinde durgun uykudasın. Denizler? Tanrılar karıştırır durur denizleri...
Yürüyor muyduk, Yoksa bir doğa parçasının Altını mı çizdiriyorlardı bize?
Biz hepimiz yeni kalmak istedik. Bizim için yenilik, öbür öğelerden baskın bir öğe oldu hep.
Yorumlar
Yorum Gönder