Ahlak
değerlerinin öznelliğine ilişkin savlar nasıl çürütülebilir bilmiyorum,
ama keyfi bir zalimliğin yanlış olmasının tek nedeninin bundan
hoşlanmayışım olduğuna da kendimi inandıramıyorum.
Akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir.
Aşktan korkmak, yaşamdan korkmak demektir ve yaşamdan korkanlar şimdiden üç kez ölmüşlerdir.
Ben dine hastalık olarak bakıyorum. İnsan ırkı için adı konmamış bir sefaletin kaynağı.
Bilimde gerçek yalnızca bir an'dır.
Bir dünya devletinin ciddi savaşları önlemesi için minimum bir güce
sahip olması gerekir. İlk ve en önemlisi, dünya devletinin dünyadaki tüm
silah ve silahlı kuvvetlerin tekeline sahip olması gerekir.
Bir kasabın ekmeğe, bir fırıncının da ete ihtiyacı vardır. Bu
nedenle kasapla fırıncının birbirini sevmesi için mantıklı bir neden
vardır. Her ikisi de birbirine yararlı olur.
Bir kişinin benimsediği din, birkaç istisna haricinde, toplumun
kabul ettiği dinle aynıdır ve bu da, kişinin söz konusu dini
benimsemesine çevresel etkilerin sebep olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Bir mesele üzerinde çalışıyor veya herhangi bir felsefe üzerine düşünüyorsanız, kendinize sadece şunu sorun: Olgular nelerdir? Ve bu olguların desteklediği gerçekler nelerdir?
Dünyayı anlama ve reform isteği ilerlemenin iki büyük motorudur.
Dünyayı savaş
tehlikesinden koruyacak tek bir yol vardır; dünya çapında yetkiye sahip
olacak ve dünyada bütün silahların
tekelini elinde bulunduracak bir tek
otoritenin kurulması.
Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav; bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır.
Düşünürler arasında can düşmanımın aleyhimdeki konuşmasını felsefeden habersiz bir dostumun konuşmasına üstün tutarım.
Düşüncelerim için ölmeyi göze almam çünkü yanılıyor olabilirim.
Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin
etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu
çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar
küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün
tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan
aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını
söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer
böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her Pazar
günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda
çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir
gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda
bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir Engizisyon yargıcıyla
bir randevu alınırdı.
Eğer bir filozof olmak istiyorsanız, yalnızca eğitiminizin zaman ve
mekanına ve anne-babalarınızın ve öğretmenlerinizin size söylediklerine
dayanan inançlardan elinizden geldiğince kurtulmaya çalışmalısınız.
Eğitimin amacının zihinsel özgürlük olduğu bir dünya isterdim. Gençlerin aklını, onları bütün hayatları boyunca nesnel kanıtların oklarından koruyacak olan bir zırhın içine sokmamalı. Dünyanın açık kalplere ve aydın insanlara ihtiyacı var ve bunu statik sistemlerle elde edemeyiz.
Filozof olmak isteyen, saçmalıklardan korkmamalı.
İnsan ırkının büyük bir bölümünün Tanrıya inanmadığını ve buna
karşın gözle görülür bir ceza da çekmediğini gözlemliyorum. Şayet bir
Tanrı olsaydı, onun varlığından şüphe ediyorlar diye alınganlık edecek
kadar huzursuz bir kibre kapılacağını hiç sanmıyorum.
İnsanlar bilgisiz doğar, aptal değil; sadece eğitilerek aptal olurlar.
İnsanların düşünceleri çoğunlukla kendilerini huzurlu kılacak tarzda
kurulmuştur. Çoğu insan için doğruluk ikincil bir öneme sahiptir.
İnsanlığın iki tür ahlak anlayışı vardır; Biri sözünü edip uygulamadığımız; diğeri, uygulayıp sözünü etmediğimiz.
İşte evren karşımızda duruyor ve hepsi bu
Hayat, kurban değil suçlu olmak için verilen bir mücadeledir.
Hatırladığım kadarıyla, kutsal kitaplarda zekayı öven tek bir kelime bile yoktur.
Hayatla baş edebilmek için bir inanca ya da dine bağlanmaları
gerektiğini düşünen insanlar bence korkaklık ediyorlar; aynı tavrı başka
bir konuda gösterseler bu aşağılanacak bir durum olurdu. Fakat konu din
olunca bu hayranlıkla karşılanıyor ama ben hangi konuda olursa olsun
korkaklığa hayranlık duyamıyorum.
Hem dinlerin zarar verdiğinden hem de yalan olduklarından çok eminim.
Her şeyin bir nedeni varsa, Tanrının da bir nedeni olmalıdır.
Nedensiz herhangi bir şey var olabiliyorsa, bu Tanrı gibi dünya da
olabilir.
Kendi refahımızı, herkesin refahının güvence altına alınmasının dışında bir yolla güvence altına alamayız. Kendinizin mutlu olmasını diliyorsanız, başkalarının da mutlu olmasına rıza göstermek zorundasınız.
Mantık eğitimi almayanlar geçerliliği olmayan sonuçlar çıkarmaya eğilimlidirler.
Matematik ne neden söz ettiğimizi, ne de söylediğimiz şeyin doğru olup olmadığını bildiğimiz bir konudur.
Mutluluğun sırrı, dünyanın korkunç bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşmektir.
Ne kadar az bilirseniz, onu o kadar şiddetle savunursunuz.
Ne yazık ki çoğu insan daha önce mutlu olduğunu ancak mutsuzluğa düştüğü zaman anlıyor.
Olympos tanrıları veya Norveç tanrıları için durum neyse, Tanrı
için de odur. Olympos ya da Valhalla tanrıları da var olabilir. Var
olmadıklarını ispatlayamam ama, bence Hıristiyan Tanrısının var olması,
öbürlerinin var olmasından daha olası değildir. Hepsinin varlığı bir
olasılıktan öteye geçmiyor bence.
Önyargının ve zalimliğin asıl kaynağı korkudur. Korkunun üstesinden gelmek bilgeliğin ilk adımıdır.
Saygınlık, düzen ve rutin: modern endüstri toplumunun demir gibi katı disiplini.
Tek kitaplı adamdan kork.
Ulaşılacak her bilgiye bilimsel yöntemlerle ulaşmak gerekir; bilimce bulgulanamayacak şeyleri insanlar bilemez.
Üç tutku, basit fakat ezici derecede kuvvetle hayatımı ellerinde tutmuştur; sevgiye olan özlemim, bilgiyi araştırma merakım ve insanlığın çektiği acı için duyduğum tanımlanmayacak kadar büyük bir merhamet.
Yorumlar
Yorum Gönder