Eskiden, işte Nadir Nadi'nin gazetesi, Ali Naci Karacan'ın gazetesi
gibi, başyazarlarının adıyla anılan gazeteler vardı. Bence artık o dönem
kapandı. Dünyanın her yerinde artık gazete sahipleri, büyük sanayi
kuruluşlarıdır.
Bize Emin Çölaşan'la ilgili, veya yazarlarla ilgili hükümetten hiçbir şekilde baskı olmadı. Olamaz da Allah'ın izniyle!
Şimdiye kadar ellerinden gelen baskıyı yapıyorlardı. Demek ki baskıları daha da ağırlaşacak.
Çok kötü oldu! Beni bunlar dolduruşa getirdi!
Tabiri caizse yayıncılık biraz yiğitlik, yürek işidir. İki gazeteciyi, ismini vererek söylüyorum, Uğur Dündar ve Emin Çölaşan'ı taşıyacak yayımcı zor bulursunuz. Bunlar bana öyle pahalıya mal olmuşlardı ki. Ama ben hiç bakmadım bile. "Bunları işten çıkarın" demediler. "Bunları kontrol altına alın" dediler. "Bana bunu kesinlikle yaptıramazsınız" dedim. İşlerimi mahvetmek için tebliğler çıkardılar. Ben bir otomobil kampanyasıyla piyasadan 1 milyar dolara yakın para toplayacaktım. Uğur ve Emin için bunu feda ettim.
Bugün bütün dünyada medya kuruluşları için benzer eleştiriler yapılmaktadır. Bunların başında da, tekelleşme eğilimlerinin artmakta olduğu eleştirisi vardır. Oysa çağdaş teknik gelişmeler, bırakın tekelleşmeye yol açmayı, tam aksine, tekelleşmeyi fiilen imkânsız noktaya getirmiştir. Yine bütün dünyadaki yaygın bir eleştiri de, medya sahiplerinin ellerinde aşırı bir güç birikimi olduğudur. Bu da geçerli bir iddia değildir. Çünkü internet teknolojisi, yaygın radyoculuk ve televizyonculuk, artık herkesin görüşlerini duyurabilme imkânı sağlamaktadır. O nedenle, bu devirde kimse şah değil, padişah değildir. Bu sözün geçerliliği, bu devirdeki kadar hiçbir dönemde olmamıştır.
Bize Emin Çölaşan'la ilgili, veya yazarlarla ilgili hükümetten hiçbir şekilde baskı olmadı. Olamaz da Allah'ın izniyle!
Şimdiye kadar ellerinden gelen baskıyı yapıyorlardı. Demek ki baskıları daha da ağırlaşacak.
Çok kötü oldu! Beni bunlar dolduruşa getirdi!
Tabiri caizse yayıncılık biraz yiğitlik, yürek işidir. İki gazeteciyi, ismini vererek söylüyorum, Uğur Dündar ve Emin Çölaşan'ı taşıyacak yayımcı zor bulursunuz. Bunlar bana öyle pahalıya mal olmuşlardı ki. Ama ben hiç bakmadım bile. "Bunları işten çıkarın" demediler. "Bunları kontrol altına alın" dediler. "Bana bunu kesinlikle yaptıramazsınız" dedim. İşlerimi mahvetmek için tebliğler çıkardılar. Ben bir otomobil kampanyasıyla piyasadan 1 milyar dolara yakın para toplayacaktım. Uğur ve Emin için bunu feda ettim.
Bugün bütün dünyada medya kuruluşları için benzer eleştiriler yapılmaktadır. Bunların başında da, tekelleşme eğilimlerinin artmakta olduğu eleştirisi vardır. Oysa çağdaş teknik gelişmeler, bırakın tekelleşmeye yol açmayı, tam aksine, tekelleşmeyi fiilen imkânsız noktaya getirmiştir. Yine bütün dünyadaki yaygın bir eleştiri de, medya sahiplerinin ellerinde aşırı bir güç birikimi olduğudur. Bu da geçerli bir iddia değildir. Çünkü internet teknolojisi, yaygın radyoculuk ve televizyonculuk, artık herkesin görüşlerini duyurabilme imkânı sağlamaktadır. O nedenle, bu devirde kimse şah değil, padişah değildir. Bu sözün geçerliliği, bu devirdeki kadar hiçbir dönemde olmamıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder