Ali Bulaç Sözleri

Hepsi değilse bile, sıkı örgütlü eşcinseller, her türlü eleştiriden muaf tutulmak, kendilerine özgü hukukî ve toplumsal imtiyaz tanınsın istiyorlar. Yani cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet, asker bile eleştirilecek, dinle ilgili konuşulmamış hiçbir konu kalmayacak; ama eşcinsellere kimse en ufak bir eleştiri yöneltmeyecek. Onlar tercihlerini savunacaklar, hatta başkalarına empoze edecekler, aileler ise çocuklarını bu tercihe karşı koruyamayacaklar, eleştirenleri, "bize karşı nefret suçu işliyorsun" diye kıyameti koparacaklar. Bu olamaz! 

2004 değişikliğinden sonra cinsel tercihleri tartışmak veya toplumun nefretini bunun üzerine çekmek suç oldu. Bunun aleyhinde tahkir edici propagandalar yapılamaz. İnsanın cinsel tercihlerde bulunma hakkı varsa onları eleştirme hakkı da olmalı. Mazbut paradigmadan dünyaya bakan insan, cinsel tercihte bulunan insanı eleştirme hakkına sahip olmalıdır. Cinsel tercihte bulunan insan bu tercihini evrensel doğru olarak empoze edemez. Ben çocuklarımın ve torunlarımın eşcinsel olmasını istemem. Olmaması için de elimden geleni yaparım. Eşcinsellere karşı bir nefret ve ayrımcılık da gütmem. 

Sol Kemalistler Baas tipi bir dış politika ve ona göre bir bölge tahayyülünden yanadırlar. İlk defa sol gelenekten gelen Kemalistler ve ulusalcılar Avrasyacı bir dış politikaya işaret ettiler. Bunun, Türkiye'nin NATO'ya girişinden bu yana bir ilk teşebbüs olduğunu göz önüne almak lazım. Tabii ki ABD bunu hoş görmez. 

2002’de başlayan vesayeti ortadan kaldırma süreci şimdi tersine dönmektedir, kendisine “kumpas” kurulduğu öne sürülen o bildik bürokratik merkez, büyük bir ustalıkla dinî grupların, cemaatlerin tümüne karşı kumpas kurmaktadır. Önce Hizmet, arkasından AK Parti ve diğer cemaatler! Bundan en ufak şüpheniz olmasın...Sisler yavaş yavaş dağılmaktadır. Söz konusu sürecin anahtar terimi “kumpas” sözcüğüdür. Başbakan’ın siyasî başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın telaffuz ettiği “Milli orduya karşı kumpas” cümlesi, asıl görünen kütlenin altında bir yanardağın bulunduğunu ve ilk lavlarını püskürttüğünü göstermiş oldu, hemen arkasından Ergenekon ve Balyoz davalarının yeniden görülmesi; tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması ve belki yaklaşık 40 bin davanın yeniden ele alınması konusu gündeme geldi.
 
Türkiye, İttihat ve Terakki’nin darbe ile devleti ele geçirdiği günden beri vesayet altında bir ülkedir. Vesayetin dış boyutu olduğu gibi iç boyutu da var

Yorumlar