Halinizden şikâyette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Doğruluk
üzere devam edin. İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin. İçinde
bulunduğunuz istenmeyen hallerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin. Daima
ümitli olun. Birbirinize düşman değil, kardeş olun. Birbirinize buğz
etmeyin. Allahü teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller,
asla karşılıksız kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka,
senelerce bu sabrın mükâfatını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman
lakabıyla meşhur olan, bu lakabı, bir anlık cesareti neticesinde
kazanmıştır. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde mealen; "Şüphesiz ki, Allah
sabredenlerle beraberdir" buyuruyor (Bakara suresi: 153)
Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz.
Herşeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, herşeyin ismi O’nun ismindendir.
Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz.
Herşeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, herşeyin ismi O’nun ismindendir.
İlk önce yapılması lazım olan şeyler hususunda "Müminin, en önce
farzları yapması lazımdır. Farzları bitirdikten sonra, vacip ve
sünnetleri yapar. Ondan sonra, nafilelerle meşgul olur. Farz borcu
varken sünnet ile meşgul olmak, ahmaklıktır. Farz borcu olanın,
sünnetleri kabul olmaz. Hz. Ali'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte, Hz.
Muhammed diyor ki: "Üzerinde farz borcu olan kimse, kazasını kılmadan
nafile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazasını
ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nafile namazlarını kabul etmez." Mümin,
bir tüccara benzer. Farzlar onun sermayesi, nafileler de kazancıdır.
Sermaye kurtarılmadıkça, kazancı olamaz" demiştir.
İnsanlara gösteriş için amel yapıp, sonra da bunu Allahü teâlânın kabul etmesini istemek yakışır mı? Hırsı, şımarıklığı, azgınlığı ve dünyaya düşkünlüğü bırak. Sevincini ve neşeni biraz azalt. Biraz hüzünlü ol. Peygamber efendimiz başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı.
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması.
İnsan Allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.
İnsanlara gösteriş için amel yapıp, sonra da bunu Allahü teâlânın kabul etmesini istemek yakışır mı? Hırsı, şımarıklığı, azgınlığı ve dünyaya düşkünlüğü bırak. Sevincini ve neşeni biraz azalt. Biraz hüzünlü ol. Peygamber efendimiz başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı.
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması.
İnsan Allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.
Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden
birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, imkânı yok, ahireti sevmiş
olamaz.
Kabirleri ziyaret ediniz. Salih kimseleri de ziyaret ediniz. Hayırlı işler yapınız. Böyle yaparsanız, her şeyiniz düzelir.
Kardeşinin sana yaptığı nasihati kabul et. Ona muhalefet etme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bunun için Resul-i ekrem; "Mümin, müminin aynasıdır" buyurmuştur. Mümin, din kardeşine yapmış olduğu nasihatlerde samimidir. Onun göremediği şeyleri bildirir. Ona, iyilikler ve kötülükler arasındaki farkı gösterir. Ona, lehinde veya aleyhinde olan şeyleri anlatır.
Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak.
Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükun halini muhafaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musibet ve fakirlik zamanında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alamet yapıldı. Birisi Hz. Muhammed'e; "Ben seni seviyorum" deyince; "Fakirlik için bir elbise hazırla" buyurdu. Bir başkası gelip Hz. Muhammed'e; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum" deyince; "Bela için elbise hazırla" buyurdu.
Kazayı engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadır.
Kader üzerinde durup onu delil göstermemiz uygun değildir. Bilakis biz çalışır, çabalar ve ne itiraz, ne de tembellik etmeyiz.
Kur’an’ın iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
Kulun kalbi Rabbine erince Rabbi onu kimseye muhtaç etmez.
Kalp sırra, sır da Hakk’a itimat ederek sükûn bulur.
Kaderin gelmesinden rahatsız olma, onu kimse döndüremez ve kimse engel olamaz. Takdir olunan şey mutlaka gerçekleşir.
Kalp sâlih olunca dâimî zikir elde edilir ve kalbin her tarafına Hakk’ın zikri yazılır. Böyle bir kalbin sahibinin gözleri uyuyabilir ama kalbi Rabbini zikreder.
Kur’an’dan, hakkında tartışarak değil, içindekilerle amel ederek faydalanın.
Kalp Kitab ve Sünnete göre amel ederse kurbiyet kazanır. Bunu kazanınca da neyin kendi lehine ve aleyhine, neyin Allah için veya başkası için, neyin de hak ve batıl olduğunu bilir ve görür.
Kendine bir ağırlık veren kimsenin hiçbir ağırlığı yoktur.
Kabirleri ziyaret ediniz. Salih kimseleri de ziyaret ediniz. Hayırlı işler yapınız. Böyle yaparsanız, her şeyiniz düzelir.
Kardeşinin sana yaptığı nasihati kabul et. Ona muhalefet etme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bunun için Resul-i ekrem; "Mümin, müminin aynasıdır" buyurmuştur. Mümin, din kardeşine yapmış olduğu nasihatlerde samimidir. Onun göremediği şeyleri bildirir. Ona, iyilikler ve kötülükler arasındaki farkı gösterir. Ona, lehinde veya aleyhinde olan şeyleri anlatır.
Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak.
Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükun halini muhafaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musibet ve fakirlik zamanında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alamet yapıldı. Birisi Hz. Muhammed'e; "Ben seni seviyorum" deyince; "Fakirlik için bir elbise hazırla" buyurdu. Bir başkası gelip Hz. Muhammed'e; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum" deyince; "Bela için elbise hazırla" buyurdu.
Kazayı engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadır.
Kader üzerinde durup onu delil göstermemiz uygun değildir. Bilakis biz çalışır, çabalar ve ne itiraz, ne de tembellik etmeyiz.
Kur’an’ın iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
Kulun kalbi Rabbine erince Rabbi onu kimseye muhtaç etmez.
Kalp sırra, sır da Hakk’a itimat ederek sükûn bulur.
Kaderin gelmesinden rahatsız olma, onu kimse döndüremez ve kimse engel olamaz. Takdir olunan şey mutlaka gerçekleşir.
Kalp sâlih olunca dâimî zikir elde edilir ve kalbin her tarafına Hakk’ın zikri yazılır. Böyle bir kalbin sahibinin gözleri uyuyabilir ama kalbi Rabbini zikreder.
Kur’an’dan, hakkında tartışarak değil, içindekilerle amel ederek faydalanın.
Kalp Kitab ve Sünnete göre amel ederse kurbiyet kazanır. Bunu kazanınca da neyin kendi lehine ve aleyhine, neyin Allah için veya başkası için, neyin de hak ve batıl olduğunu bilir ve görür.
Kendine bir ağırlık veren kimsenin hiçbir ağırlığı yoktur.
Mümin, insanlara karşı yüzünden sevinçli olduğunu gösterir. Fakat kendi mahzundur. Peygamber efendimiz; "Müminin sevinci yüzündedir. Hâlbuki kalbi mahzundur" buyurmaktadır. Müminin tefekkürü, düşünmesi, ağlaması çok, gülmesi azdır. Tebessümü ile kalbindeki hüznü gizler. Dışarıda geçimini temin etmekle uğraşıyor görünür, kalbi Rabbini anmakla meşguldür. Çoluk çocuğu ile uğraşıyor görünür, kalbi Rabbi iledir.
Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Peygamber efendimiz; "Mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu.
Müslümanlar hakkında iyi zan sahibi ol. Onlar hakkında niyetini düzelt. Her türlü hayır işi yapmaya koş. Bilmediğin hususlarda ahireti düşünen âlimlere sor.
Müminin adeti önce düşünüp sonra konuşmaktır. Münafık ise önce konuşur, sonra düşünür.
Mürid tevbesinin gölgesinde, murâd ise Rabbinin inayetinin gölgesinde kâimdir.
Marifet ve ilim, öz ile kabuğu birbirinden ayırır.
Mümin dünyada, zâhid ahirette gariptir. Ârif ise Allah’ın dışındaki her yerde gariptir.
Nasibin olanı kaybetmezsin, onu senden başkası yiyemez. O başkasının nasibi olmaz. Nasibini ona hırs göstermekle elde edemezsin.
O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu.
Ölmeden önce öl. Hem kendinden geç, hem de Allah’ın gayrı şeylerden. İşte o zaman dirilir, hakiki hayata kavuşursun.
Resulullah hariç her mahluk perdedir; Resulullah ise kapıdır.
Rabbinizin kereminden dileyin, icabet etse de etmese de O’ndan isteyin. Çünkü O’ndan istemek ibadettir.
Senin dilin güzel ve tatlı; yüzün ise kötülüklerden kurtulmuş gibi gülüyor, ya kalbinin hali nasıl? Cemaat içinde iyi görünüyorsun, ya yalnız iken, yanında kimse yok iken nasılsın? Göründüğün gibi değilsin. Sen namaz kıldığın, oruç tuttuğun, hayır işleri yaptığın zaman, eğer bunları sırf Allahü teâlânın rızasını gözeterek yapmazsan, nifak üzere ve Allahü teâlâdan uzak olacağını bilmiyor musun? Şimdi Allah için yapmadığın bütün işlerin, bütün sözlerin, adi ve bayağı niyetlerin için tevbe et.
Sahte rabler boyundan çıkarılıp atılmadıkça, sebeplerle ilişik kesilmedikçe, fayda ve zararı insanlardan bilmeyi terketmedikçe kurtuluş mümkün değildir.
Sûfî bâtınını ve zâhirini Allah’ın Kitabına ve Resulünün sünnetine uyarak arıtandır. O, sâfiyeti arttıkça vücud denizinden çıkar; iradesini, dilek ve ihtiyarını terkeder.
Sabır, hayrın temelidir.
Sağlam bir kalp tevhid, tevekkül, yakîn, tevfik, ilim, iman ve kurbiyet ile dolar.
Sâlihlerin kalpleri faydayı da zararı da Rablerinden bilir.
Sıddîk gözünün, güneş ve ayın değil, Allah’ın nuruyla bakar.
Sûfîlerden biri demiş ki: “Fâsığın yüzüne ancak ârif kullar güler.”
Sûfîlerin geceleri gece, gündüzleri de gündüz değildir.
Sûfîler ‘niçin’i, ‘nasıl’ı, ‘yap’-‘yapma’yı unutarak, kendilerini Rablerinin önüne atmışlardır.
Sûfîler ahirete göre akıllı, dünyaya göre delidirler.
Sûfîlerden biri demiş ki: “İnsanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında insanlara uyma!”
Sâlihlerden birisine “Neyi arzu ediyorsun?” diye sorulduğunda, “Arzu etmemeyi arzu ediyorum.” diye cevap verdi.
Sûfîlerin yolculukları Hakk’a kurbiyet ülkesinde son bulur.
Sûfîler Allah Teâlâ’nın Kendisinden başka bir şey istemezler. Onlar nimeti değil, nimet bahşedeni, halkı değil Hâlık’ı isterler.
Sevenle sevmeyen rıza halinde değil, hoşnutsuzluk halinde belli olur.
Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile itiraf etmek ve dille söylemektir.
Şöyle denilmiştir: “Şeriatın şahitlik etmediği her hakikat zındıklıktır.”
Tasavvuf yolu zâhirî ve bâtınî hükümlere riayet etmeyi ve her şeyden fânî olmayı gerektirir.
Tasavvuf yolu sâlihleri görüp onların sohbetlerini ezberlemekle katedilmez.
Teslim ol, rahat bul.
Tövbe, yönetim değişikliğidir.
Veliliğin şartı gizlenmek, nebiliğin şartı açıklamaktır.
Yolculuk, kalbin yolculuğudur. Vuslat, sırların vuslatıdır.
Yakında perdeler kalkınca bindiğin at mı katır mı anlarsın.
Zâhir fıkhını öğren, sonra bâtın fıkhına yönel.
Zâhir ilimleri görünen kısmın ışığıdır. Bâtın ilimleri ise görünmeyen kısmın.
Yorumlar
Yorum Gönder