Acele etme. Acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur.
Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet
etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek,
Allahü teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır.
Kanaat sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir.
Ahireti sermayen, dünyayı bu sermayenin kazancı yap. Zamanını, önce ahireti elde etmek için sarf et. Geri kalan vaktini, geçimini temin için harca. Sakın dünyanı sermaye, ahiretini onun kârı şeklinde yapma. Böyle yaparsan, dünyadan artan zamanını, ahiretin için sarf edersin. Bu zaman zarfında namazlarını kılmaya çalışırsın. Fakat çabucak kılayım diye, rükünlerine riayet etmezsin. Sonra dünya işlerinden dolayı yorulur ve bitkin düşersin. Geceleri kaza namazı kılmaya fırsat bulamazsın. Yorgunluktan ölü gibi yatar, gündüz de faydasız olursun. Nefsine, heva ve isteğine hatta şeytana tâbi olursun. Ahiretini dünyaya karşılık satarsın. Nefsinin kölesi ve onun bineği olursun. Halbuki sen, nefsine binmek, onu yalanlayıp tekzip etmek ve selamet yoluna sokmakla emrolunmuşsun. Bunlar ahiret yolu, Rabbine taat yoludur. Sen, nefsinden gelen istekleri kabul etmekle, kendine zulmettin. İpini onun eline verdin. İsteklerinde, lezzetlerinde, hevasında ona uydun. Sonunda dünya ve ahiretin hayırlısını kaçırdın. Dünya ve ahiretini zarara soktun. Böyle olursa, Kıyamet günü din ve dünya bakımından insanların en müflisi ve en zararlısı olursun. Nefsine uymakla, dünyadan fazla bir şeye ulaşamadın. Eğer nefsini ahiret yoluna çekseydin, ahiretini esas ve sermaye kabul etseydin, dünya ve ahiretini kazanırdın. Nefsin kötülüklerinden korunur, iyilerden olurdun. Eğer dünyaya rağbet etmeyerek, kötülüklerden uzak kalarak Allahü teâlâya itaat edersen, Allahü teâlânın has kullarından olursun.
"Allah'a dua etmem, çünkü o şey benim kısmetimse istesem de istemesem de gelecektir. Şayet kısmetim değilse, zaten duayla bana verilmez" deme. Haram kılınmış ve ifsad edici bir şey olmadığı sürece, dünya ve ahiret hayırlarından muhtaç olduğun ve istediğin her ne var ise onu Celle ve A'lâ'dan iste. Çünkü Allah Teâlâ istemeyi emretmiş ve ona teşvik etmiştir. Teâlâ buyurdu: "Bana duâ edin, kabul edeyim" (Gâfir, 60), "Allah'tan lutfunuzu isteyin" (Nisa, 32), "Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin" (Nisa, 32). Nebi aleyhissalâtu vesselâm da buyurdu ki "Kabul edileceğine inanarak Allah'tan isteyin", "Avuçlarınızın içiyle Allah'tan isteyin" Bununla ilgili başka rivayetler de vardır. "Ben istesem de istemesem de vermeyecektir" deme. Aksine, istemeye devam et. Şayet o senin kısmetinse, istedikten sonra sana verilecektir. Bu da îman, yakîn ve tevhidini artırır.
Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum. Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vazgeçirir. Hatta borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir.
Allahü teâlâdan hakkıyla hayâ ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz. Bütün bunlar size, Rabbinizin huzurunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor. Halbuki Allahü teâlâyı anmak, ariflerin kalblerinde yerleşir. Onların kalblerini kuşatır. Onlara, Allahü teâlâyı hatırlamaya mani olan her şeyi unutturur.
Allah’ın muhabbetinde samimi olan, ne ayıp işitir, ne de kulağına ayıp gider.
Allah’ı bilen kimsenin O’na karşı iradesi kalmaz.
Allah’tan başka herşey puttur.
Allah’a ancak, O’ndan başka herşeyi terkeden kimseler yaklaşabilir.
Allah Teâlâ rızıkların taksimini bitirmiştir. Rızıkta zerre miktarı artma ve eksilme olmayacaktır.
Allah’ı tanıyan O’nu sever. O’nu seven O’na uyar.
Allah’ın takdirini O’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
Akıllı kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
Ârif, Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.
Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır.
Ademoğlunun başına gelen her türlü belâ, Rabbinden şikayet etmesi yüzündendir.
Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.
Ahireti isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.
Ahireti sermayen, dünyayı bu sermayenin kazancı yap. Zamanını, önce ahireti elde etmek için sarf et. Geri kalan vaktini, geçimini temin için harca. Sakın dünyanı sermaye, ahiretini onun kârı şeklinde yapma. Böyle yaparsan, dünyadan artan zamanını, ahiretin için sarf edersin. Bu zaman zarfında namazlarını kılmaya çalışırsın. Fakat çabucak kılayım diye, rükünlerine riayet etmezsin. Sonra dünya işlerinden dolayı yorulur ve bitkin düşersin. Geceleri kaza namazı kılmaya fırsat bulamazsın. Yorgunluktan ölü gibi yatar, gündüz de faydasız olursun. Nefsine, heva ve isteğine hatta şeytana tâbi olursun. Ahiretini dünyaya karşılık satarsın. Nefsinin kölesi ve onun bineği olursun. Halbuki sen, nefsine binmek, onu yalanlayıp tekzip etmek ve selamet yoluna sokmakla emrolunmuşsun. Bunlar ahiret yolu, Rabbine taat yoludur. Sen, nefsinden gelen istekleri kabul etmekle, kendine zulmettin. İpini onun eline verdin. İsteklerinde, lezzetlerinde, hevasında ona uydun. Sonunda dünya ve ahiretin hayırlısını kaçırdın. Dünya ve ahiretini zarara soktun. Böyle olursa, Kıyamet günü din ve dünya bakımından insanların en müflisi ve en zararlısı olursun. Nefsine uymakla, dünyadan fazla bir şeye ulaşamadın. Eğer nefsini ahiret yoluna çekseydin, ahiretini esas ve sermaye kabul etseydin, dünya ve ahiretini kazanırdın. Nefsin kötülüklerinden korunur, iyilerden olurdun. Eğer dünyaya rağbet etmeyerek, kötülüklerden uzak kalarak Allahü teâlâya itaat edersen, Allahü teâlânın has kullarından olursun.
"Allah'a dua etmem, çünkü o şey benim kısmetimse istesem de istemesem de gelecektir. Şayet kısmetim değilse, zaten duayla bana verilmez" deme. Haram kılınmış ve ifsad edici bir şey olmadığı sürece, dünya ve ahiret hayırlarından muhtaç olduğun ve istediğin her ne var ise onu Celle ve A'lâ'dan iste. Çünkü Allah Teâlâ istemeyi emretmiş ve ona teşvik etmiştir. Teâlâ buyurdu: "Bana duâ edin, kabul edeyim" (Gâfir, 60), "Allah'tan lutfunuzu isteyin" (Nisa, 32), "Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin" (Nisa, 32). Nebi aleyhissalâtu vesselâm da buyurdu ki "Kabul edileceğine inanarak Allah'tan isteyin", "Avuçlarınızın içiyle Allah'tan isteyin" Bununla ilgili başka rivayetler de vardır. "Ben istesem de istemesem de vermeyecektir" deme. Aksine, istemeye devam et. Şayet o senin kısmetinse, istedikten sonra sana verilecektir. Bu da îman, yakîn ve tevhidini artırır.
Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum. Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vazgeçirir. Hatta borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir.
Allahü teâlâdan hakkıyla hayâ ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz. Bütün bunlar size, Rabbinizin huzurunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor. Halbuki Allahü teâlâyı anmak, ariflerin kalblerinde yerleşir. Onların kalblerini kuşatır. Onlara, Allahü teâlâyı hatırlamaya mani olan her şeyi unutturur.
Allah’ın muhabbetinde samimi olan, ne ayıp işitir, ne de kulağına ayıp gider.
Allah’ı bilen kimsenin O’na karşı iradesi kalmaz.
Allah’tan başka herşey puttur.
Allah’a ancak, O’ndan başka herşeyi terkeden kimseler yaklaşabilir.
Allah Teâlâ rızıkların taksimini bitirmiştir. Rızıkta zerre miktarı artma ve eksilme olmayacaktır.
Allah’ı tanıyan O’nu sever. O’nu seven O’na uyar.
Allah’ın takdirini O’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
Akıllı kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
Ârif, Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.
Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır.
Ademoğlunun başına gelen her türlü belâ, Rabbinden şikayet etmesi yüzündendir.
Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.
Ahireti isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.
Büyük âlimlere tâbi olunuz; bidat yoluna, dinde
olmayıp, sonradan çıkarılan şeylere sapmayınız. İtaat ediniz, muhalefet
etmeyiniz. Sabrediniz, sızlanmayınız. Sabit kalınız, ayrılıp
dağılmayınız. Bekleyiniz, ümit kesmeyiniz. Özünüzü günahtan
temizleyiniz, kirletmeyiniz. Hele Rabbinizin kapısından hiç
ayrılmayınız.
Bilgi hayat, bilgisizlik ölümdür.
Bu ilim [tasavvuf ilmi], kitap sayfalarından değil, Allah erlerinin ağzından alınır.
Bu işin başı Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
Belâlar kula Cenab-ı Hakk’ın kapısını çalmayı öğretir.
Bir şeyi hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.
Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister, Allah ise seni senin menfaatin için ister.
Bidâyetin zorluklarına sabrederseniz nihayetin rahatı size ulaşır.
Bidâyet sıkıntıdır, nihâyet ise sükûn.
Bâtın bilgisi, seninle Rabbin arasındaki ışıktır.
Bilgi hayat, bilgisizlik ölümdür.
Bu ilim [tasavvuf ilmi], kitap sayfalarından değil, Allah erlerinin ağzından alınır.
Bu işin başı Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
Belâlar kula Cenab-ı Hakk’ın kapısını çalmayı öğretir.
Bir şeyi hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.
Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister, Allah ise seni senin menfaatin için ister.
Bidâyetin zorluklarına sabrederseniz nihayetin rahatı size ulaşır.
Bidâyet sıkıntıdır, nihâyet ise sükûn.
Bâtın bilgisi, seninle Rabbin arasındaki ışıktır.
Dünya bir topluluğa, ahiret bir topluluğa sahip, Hak (c.c.) da bütün toplulukların sahibidir..
Dünya herkesi boğacak kadar engin bir denizdir.
Derdi de yaratan O’dur, devayı da. O kendisini öğretmek için belâya mübtela kılar. Böylece hem belâ verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
Dünya hikmettir, ahiret ise kudret. Hikmet alet ve sebeplere ihtiyaç duyar, kudret ise duymaz.
Dünya nefslerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
Ey oğul, bir eline dünyayı, öbür eline ahireti al. İkisini yan yana getir. Bir yere yerleştir. Aralarından çık, Mevla’na yönel!
Dünya herkesi boğacak kadar engin bir denizdir.
Derdi de yaratan O’dur, devayı da. O kendisini öğretmek için belâya mübtela kılar. Böylece hem belâ verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
Dünya hikmettir, ahiret ise kudret. Hikmet alet ve sebeplere ihtiyaç duyar, kudret ise duymaz.
Dünya nefslerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
Ey oğul, bir eline dünyayı, öbür eline ahireti al. İkisini yan yana getir. Bir yere yerleştir. Aralarından çık, Mevla’na yönel!
Ey oğul! Senin düşüncen, yiyecek, içecek, giyecek ve dünya
lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve insan tabiatının istediği
şeylerdir. Kalbin düşüncesi nerede, nefsin ve tabiatın istekleri nerede?
Kalbin düşüncesi Allahü teâlâdır. Senin düşüncen, Rabbin ve Onun
katında bulunan nimetler olmalıdır. Dünyadan (haram ve şüphelilerden) ne
terk edersen, mutlaka bunun karşılığında ahirette ondan daha hayırlısı
vardır. Ömründe sadece şu içerisinde bulunduğun günün kaldığını farz et
de ahiret için hazırlık yap.
Ey mümin! Ne oluyor ki, seni, komşunu; yemede, içmede, giymede ve başka şeylerde kıskanır görüyorum. Bu nasıl iş? Bilmiyor musun ki, bu senin imanını zayıflatır. Mevlânın yanında kıymetin kalmaz. Seni, Allahü teâlânın gazabına uğratır. Hz. Muhammed; "Allahü teâlâ, hasetçi kimse nimetimin düşmanıdır, buyurdu" diye bildirmiştir. Resul-i ekrem bir hadis-i şerifte; "Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer" buyurdu. Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi ve ne hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı haset ediyorsun? Eğer onu, Allahü teâlânın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun. Haset ettiğin kimse, Allahü teâlânın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü teâlânın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun? Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahü teâlâ sana zulmetmez. Allahü teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.
Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Resul-i ekrem; "Hayat, ahiret hayatıdır.
Eğer O’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O’nun gayrısını O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Ey mümin! Ne oluyor ki, seni, komşunu; yemede, içmede, giymede ve başka şeylerde kıskanır görüyorum. Bu nasıl iş? Bilmiyor musun ki, bu senin imanını zayıflatır. Mevlânın yanında kıymetin kalmaz. Seni, Allahü teâlânın gazabına uğratır. Hz. Muhammed; "Allahü teâlâ, hasetçi kimse nimetimin düşmanıdır, buyurdu" diye bildirmiştir. Resul-i ekrem bir hadis-i şerifte; "Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer" buyurdu. Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi ve ne hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı haset ediyorsun? Eğer onu, Allahü teâlânın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun. Haset ettiğin kimse, Allahü teâlânın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü teâlânın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun? Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahü teâlâ sana zulmetmez. Allahü teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.
Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Resul-i ekrem; "Hayat, ahiret hayatıdır.
Eğer O’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O’nun gayrısını O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Günahların kötü bir kokusu vardır. Allah’ın nuru ile bakanlar bunu anlar, fakat halktan gizler, onları rezil etmezler.
Geçim yollarının yaratıcısını unutup geçim yollarına takılıp kalan, bakiyi unutup fani ile sevinen kimse ne kadar da cahildir.
Geçim yollarının yaratıcısını unutup geçim yollarına takılıp kalan, bakiyi unutup fani ile sevinen kimse ne kadar da cahildir.
Yorumlar
Yorum Gönder